Duygu

Koku algısı, yalnızca bir kokunun verdiği hissiyattan değil o his ile bağlantılı olan deneyim ve duygulardan meydana gelir. Hepimiz gündelik yaşantımızda da sürekli olarak görüyoruz ki, kokular duygularımızı çok kuvvetli bir şekilde uyandırma ve harekete geçirme etkisine sahip. Kokulara karşı verilen tepkilere yönelik yapılan araştırmalarda da görüldüğü üzere, koklama duyumuza dayanarak bir şeyi beğenme veya beğenmeme durumumuz, doğrudan o kokunun bizde yaptığı çağrışımlara dayalı şekilleniyor.
Koklama reseptörlerimiz, beynin en eski ve ilkel kısmı olarak bilinen limbik sistem ile doğrudan bağlantılı. Limbik sistem ise beynimizin duygularımıza ev sahipliği yapan kısmı olarak düşünülebilir. Kokunun yarattığı hissiyat, bilişsel tanımlamaların gerçekleştiği “cortex”e yönlendirilir, ancak kognitif algılamanın sınırlarına gidene kadar limbik sistem çoktan aktive olmuştur bile. Örneğin burnumuz vanilya kokusunu alıp biz bu kokuyu “vanilya” olarak tanımlandırana kadar limbik sistem duygusal tepkilerimizi tetiklemeye başlamıştır bile.

Ruh haline etkileri

Hoş kokuların ruh halimizi pozitif yönde etkilemesi ve sağlığımıza iyi gelmesi hakkında ikna edici birtakım göstergeler var, yakın zamanda yapılan araştırmalar gösteriyor ki kokunun kendisi buruna çalınmadan önce ismi dahi kulağa gelse ruh halimiz üzerinde etki bırakıyor! Yapılan bir deneyde, araştırmacılar, deneğe sadece hoş veya hoş olmayan bir kokunun uygulaması yapıldığını dile getiriyorlar, denekler kokuyu alamıyor sadece deneyi yapanların yönlendirmeleri ile kokunun hoş veya nahoş olduğuna dair bilgiye sahipler, işte sadece hoş bir kokunun bahsinin geçmesi dahi kendini sağlıksız diye niteleyen deneklerde bu nitelendirmenin azalmasına ve ruh hallerini pozitif olarak nitelendirenlerin sayısının artmasına sebep olmuştur!

Plasebo ( kokusuz spreyler) kullanılarak yapılan deneylerden daha da güvenilir sonuçlar elde edilmiştir. Bu çalışmalar, parfüm olarak belirtilen ama aslında kokusuz plasebolara maruz bırakılan deneklerin “kokusuz kokulara” bir noktaya kadar reaksiyon gösterdiklerini asıl kokuya çok daha büyük ölçüde tepki verdiklerini gösteriyor. Hoş kokuların düşüncesi bile belki kendimizi daha neşeli hissetmemize yarıyor , ama kokunun kendisinin duygu durumumuzu yükseltme ve kendimizi iyi hissetmemiz üzerinde olağanüstü etkileri var.
Koku alma hassasiyeti genelde seneler geçtikçe azalsa da, hoş kokuların her yaş grubu üzerinde duygu durumunu pozitif etkilediği görülmüştür.
Sağ ve sol burun deliklerini hem hoş hem de nahoş kokularla uyaran deneylerde, araştırmacılar beynin sağ ve sol kısımlarında koku almaya dayalı kabuk nöronlarda “kokuyu değerlendirme” de farklılıklar tespit etmiştir. Bu çalışmalar, pozitif duyguların büyük oranda beynin sol yarıküresi tarafından, olumsuz duyguların ise beynin sağ yarıküresi tarafından işlendiğini ortaya koymuştur. (bu çalışmada “hoş” olarak belirtilen koku çoğu çalışmada da olduğu gibi vanilyadır.)

Ortam ve Mağaza Kokulandırma - diyagram

Algıya etkileri

Hoş kokuların yarattığı olumlu duygusal etkiler insanlar üzerindeki algılarımızı da etkiliyor. Deneylerde, hoş kokulara maruz bırakılan deneklere başka insanların fotoğrafları gösterildiğinde, deneklerin fotoğraflardaki kişileri “cazip” olarak derecelendirme oranının arttığı görülmüş. Ancak son zamanlarda yapılan çalışmalar bu durumun çoğunlukla kararda bir belirsizlik olması durumunda belirleyici olduğunu söylüyor. Eğer bir insan gözle görülür derecede güzel veya aşırı derece çirkinse, kokuların bu noktada yargımız üzerinde bir etkisi olmuyor. Ancak bu insan sadece “ortalama” güzel veya çirkin ise hoş koku, değerlendirme terazimizin dengesini olumlu veya olumsuz yönde etkiliyor. Nahoş kokuların algılarımızı ve değerlendirme sistemimizi yönlendirdiğini bir başka araştırmada; deneklere, gösterilen tabloları değerlendirmeleri istendiğinde de görüyoruz. Kötü koku verilen bir ortamda deneklerin resimleri “amatör” olarak niteledikleri tespit ediliyor.

Duygusal durumumuzu geliştiren hoş kokular her zaman lehimize çalışmıyor olabilir; algılarımızı ve duygularımızı olumlu yönde etkileyen, bu güzel kokular yargılama yetimizi gölgeleyebilir. Las Vegas’ta bir casinoda yapılan bir deneyde, ortama hoş kokulu bir aroma yayıldığında oyun makinelerine yatırılan paranın %45 oranında arttığı görülmüştür.

Tüketiciler üzerinde yapılan bir şampuan markası araştırmasında da, ilk testte katılımcıların en düşük notu verdikleri bir şampuanın, ikinci testte kokusu değiştirildikten sonra en yüksek notu aldığı görülmüştür.

Koku tercihleri

Koku seçimi, genel olarak kişilerin belirli anılar ve çağrışımlar ile yaptığı çok şahsi bir eylemdir. Örneklemek gerekirse bir araştırmada “En favori kokularınız nelerdir?” sorusuna verilen yanıtlarda genelde nahoş olarak algılanabilecek olan benzin kokusu yer alırken, genelde hoş olarak algılanan çiçek gibi kokular bazı kişilerce beğenilmeyen kokular olarak belirtilmiştir.

Bu tercihlerin, belirli kokular ile bağlantılandırdığımız iyi ve kötü deneyimlerimiz doğrultusunda gerçekleşmesi ile açıklanabilir.

Araştırmalar, tanıdığımız şeyleri sevmeye yatkınlığımızın daha çok olduğunu göstermiştir. İnsanların doğru tanımlayabildikleri kokulara daha yüksek memnuniyet oranları verdikleri saptanmıştır. Evrensel olarak “hoş” olarak kabul gören vanilya gibi bazı içerikler, parfüm endüstrisinde de uzun zamandır popülerliğini korumakta ve psikolojik deneylerde de “hoş koku” standartlarında değerlendirilmekte.

Bu noktada parfüm pazarında olanlara bir not düşmek gerekirse : daha iyi tanımlayabildiğimiz kokulara yönelmemiz üzerine yapılan çalışmalardan birinde, kokuya uygun renk kullanımının , o kokunun daha iyi tanımlanmasını sağladığı görülmüştür.
Örneğin kiraz kokusu kırmızı renk ile sunulduğunda deneklerin kokuyu tanıdıkları ve deneklerin kokuyu doğru tanımlayabilme yeteneklerinin ise kokuyu beğenme oranlarını yükselttiği saptanmıştır.

Kaynakça : http://www.sirc.org/publik/smell_emotion.html